Philosophical criticism means analyzing/explaining the values that humanity has created since the beginning and the phenomena that take place today with these values, as well as trying to understand the reflections of works of art by criticizing them. Since the basis of philosophical criticism is human beings, it may not be possible to make a healthy criticism without verbal and non-verbal discourses or visual expressions that convey human feelings and emotions. When analyzing a work of art, the method of philosophical criticism looks at the purpose of the message that gives meaning to the work and examines the effect of the animate or inanimate object that adds value to the work. The study examines how the characters' stages before taking action develop according to their perception, actions, and affect images under the subheadings of the movement-image approach.
The study population includes all TV series broadcast on television in Turkey. The Ezel series was chosen as the sample because it was the most watched series of the period, and the main character was given in the first episode with a double personality. A purposive sampling method was used for the study. Another point that distinguishes the narrative from other series narratives is that the main character, who interacts with visual images, always returns to the past and tells how the story of the object he interacts with develops. The character change and the interaction with the objects created a new intermediate story (scene) based on the past within the series. This study identified and analyzed the three main stages (drama, action, crime) that these objects affect. In the findings and results of the study, it was concluded that the character waits in an interval to establish a relationship between the object and the event, that the character creates the action from a new center according to the result of the interval, and that every action has a starting point.
Felsefe, bir bütün içerisinde birbiriyle çakışmayan soyut fikirleri kavramlaştırır. Bunlardan bazıları yargılama sürecine karışmayan algılanım, duygulanım ve eylem gibi kavramlardır. Anlatıdaki karakterin gözlem yaptığı esnada yaşadığı temel hisler algılanım ve duygulanımı ortaya çıkarır. İlk yapılan eylem sonucunda yeni bir eylem için karakterin zihninde oluşan algılanım ve duygulanım belirtileri, bireyin araştırdığı, gördüğü ve incelediği şeylere göre gerçekleşir. Algılanım, duygulanım aşamalarının oluşması anlatıdaki nesnenin varlığının yanı sıra o nesnenin hangi şekilde, hangi durumda olacağına göre değişiklik gösterebilir. Bu durumların ortaya çıkması imgeler aracılığıyla gerçekleşir.
Anlatılarda bulunan nesnelerin tek bir amacı yoktur. Sahnenin amacını ya da sahnede bulunan karakterin amacını da etkileyebilir. Herhangi bir şeyin değerinin ölçüsü, bir canlı imgenin (karakter) istekleri, arzuları ve çıkarları doğrultusunda azalıp çoğalabilir. Bunlar imgeler aracılığıyla ortaya çıkar. İmge, canlı imgenin iç dünyasından değil de dış dünyadan gelen etkiler sonucu gelişen duygulanımları temsil eder. Tekil imgeler, duyusal ve estetik bilginin taşıyıcı konumunda olan görsel içeriğinin en küçük bileşenidir. Sanatsal imge ise “Sanatsal imge, doğası gereği zorunlu olarak duygusal bir bileşeni içerir, düşüncenin derinleşmesi burada duyguları pıhtıları ile verilir; sanatın imgeleri doğrudan doğruya insan duyarlığına dönüktür ve bu yüzden de her zaman coşkusal bir tepki uyandırır” (Ziss, 2009, s. 12). Sanatsal imge, imgelerin; anlam ya da yapı değişimine uğraması sonucu tekrar şekillenmesidir. Temelde sanatsal imge bilgi kuramı ile eleştirilir. Bilgi kuramına göre, canlı imge kendisine ait bilgilerin bütünüdür. Yani bilgi kuramı duyumların, algıların ve eylemlerin kapsamıdır ve bunlar bireyin ruhsal iç dünyasını dışa aktarması sonucu olur.
Hareket-imge kavramı, bireylerin günlük yaşamlarında yaşadıkları olayları içermez, bunun yerine hareketin etkisinin ne olduğunu düşünmeye sevk eder. İnsan zihni sadece nedensel bir olay örgüsü kurmaz; karakterin zihni zamanda anlık olarak ileri geri giderebilir. İlk aşama algılama süreciyle gerçekleşir. Bu durumda algılama sonucu uyaranlar tepki verir. Birey içinde bulduğu duruma göre geçmişte yaşadığı tecrübeler ve elinde bulundurduğu nesneler ile etkileşime girer. Zihin bunların hepsini bir arada düşünerek algıladıklarını düzenler. Algılama süreci sonrası canlı imge (karakter), nesneler arasında yeni bir ilişki kurarak eylem için yeni bir çıkar yol oluşturmaya çalışılabilir. Bu durumda algı, eylem ve duygulanım imajlarını değişime uğratır, bunun sonucu olarak bireyin zihninde yeni bir evren boyutu açılır. Karakter ile nesne arasında bağlantı oluşur ve oluşum “yakın, orta, uzak boyutlar” olmak üzere değişkenlik gösterir. Bu bağlantılar somut olmak yerine tamamen soyut temsillerdir. Bu evrelerin gerçekleşmesinde ise en kilit nokta, canlı imgenin, hareketli- sabit imgeleri olduğu gibi kabul etmeyip eksikleri bulması sonucu “algılama”nın oluşmasıdır. Yani canlı imge alıcı konuma geçtiği zaman “algı” “eylem” ve “duygulanım” aşamaları gerçekleşir.
Canlı imge, sınırsınız bir imge evreninden kendine göre seçtikleri ile “algı” imgesini yaratır. Canlı imge, kendisiyle ilişkisi olmayan görüntüleri almaz. Bunun sonucunda ise dış dünyada olan olayları eksik algılar. Canlı imge, gördüğü nesneler üzerinden “algı” yoluyla sadece küçücük bir parçayı algılar. Başka bir deyişle canlı imge, diğer imgelerden gelen tepkileri kendi gerçekliğine göre yorumlamaktadır. Karşısında duran imgenin anlamına göre ve kendi gerçekliği açısından nasıl uygunsa öyle tepki verir. Verilen tepki başka imgelerden alınan etki sonucunda gerçekleşmektedir.
Felsefi eleştiri deyince, insanlığın başlangıcından beri oluşturduğu değerler ve bu değerlerle günümüzde gerçekleşen olguları çözümlemek/anlatmak, sanat eserlerinin yansıttıklarını eleştirerek anlamaya çalışmak kastedilir. Felsefe eleştirisinin temelinde insan olduğundan ve insana ait olan hislerin ve duyguların aktarıldığı sözlü, sözsüz eylemler ya da görsel ifadeler olmadan sağlıklı bir eleştirinin yapılması pek mümkün olmayabilir. Felsefi eleştiri yöntemi, bir sanat eseri incelenirken, esere anlam katan iletinin amacına bakar ve esere değer katan canlı ya da cansız nesnenin etkisini inceler. Çalışmanın amacı, karakterin eyleme geçmeden önceki aşamaları hareket – imge yaklaşımının alt başlıklarında yer alan algılanım, eylem, duygulanım imgelerine göre nasıl geliştiğini incelemektir.
Çalışmanın evreni Türkiye televizyonlarında yayınlanan bütün dizileri kapsamaktadır. Örneklem olarak Ezel dizisinin seçilmesi, döneminin en çok izlenen dizisi olması ve ana karakterin ilk bölümde çift kişilikle verilmesidir. Çalışma için amaçsal örneklem yöntemi kullanılmıştır. Anlatıyı diğer dizi anlatı türlerinden ayıran bir başka nokta, görsel imgelerle etkileşime giren ana karakterin her zaman geçmişe dönerek etkileşime girdiği nesnenin hikayesinin nasıl geliştiğini anlatmasıdır. Karakterin birinci bölümde değişim aşamalarının sunulmasıyla davranış değişimleri de gerçekleşmiştir. Karakterin değişimi ve nesnelerle olan etkileşimi dizi içerisinde geçmiş dayalı yeni bir ara hikâye (sahne) oluşumu sağlamıştır. Bu çalışmada ise bu nesnelerin etki ettiği üç ana aşama (drama, aksiyon, suç) belirlenerek inceleme yapılmıştır. Çalışmanın bulgular ve sonuçlarında karakterin nesne ve olay arasında ilişki kurmak için bir aralıkta beklediği, aralık sonucuna göre karakterin yeni bir merkezden eylemi oluşturduğu ve her eylemin bir başlangıç noktası olduğu sonucuna varılmıştır.
Berger, J. (1995). Görme Biçimleri. (Y. Salman, Çev.). Metis Yayınları.
Bozkurt, N. (2013). Sanat ve Estetik Kuramları (10. baskı). Sentez Yayıncılık.
Colebrook, C. (2009). Gilles Deleuze. (C. Soydemir, Çev.). Doğu Batı Yayınları.
Deleuze, G. (2014). Sinema 1 (Hareket ve Sinema).Norluk Yayıncılık.
Demir, E. (2012). Estetik. Orion Kitapevi.
Erçin, M. S. (2013). Sanatın Boyutları. Ütopya Yayınları.
Frampton, D. (2013). Filmozofi. (C. Soydemir, Çev.) Metis Yayınları.
Gilles, D. ve Guattari, F. (2001). Felsefe Nedir? (T. Ilgaz, Çev.) Yapıkredi Yayınları.
Hançerlioğlu, O. (1989). Felsefe Sözlüğü (7.baskı). Remzi Kitap Evi.
İşpiroğlu, Z. (1992). Eleştirinin Eleştirisi. Cem Yayınevi.
Jimenez, M. (2008). Estetik Nedir? (A. Karaçoban, Çev.). Doruk Yayıncılık.
Jusdanis, G. (1985). Geçikmiş Modernlik ve Estetik Kültür. (T. Birkan, Çev.). Metis Yayınları.
Kagan, M. (1993). Estetik ve Sanat Dersleri. (A. Çalışır, Çev.). İmge Kitapevi.
Kara, O. (2019). Temsil ve teknik: vılémflusser’in medya kuramı bağlamında teknik imge biçimlerine kategorik. (Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi. (Tez No: 558160).
Kuçuradi, İ. (1997). Sanata Felsefeyle Bakma (2.baskı). Ayraç Yayınları.
Kula, O. B. (2010). Hegel Estetiği ve Edebiyat Kuramı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Lukacs, G. (1985). Estetik II. (A. Cemal, Çev.) Payel Yayınları.
Rodowick, D. (1997). Gilles Deleuze’s Time Machine. Duke University Press.
Sartre, J. P. (2009). İmgelem. İthaki Yayınları.
Savaş, H. (2001). Sinema ve varoluşçuluk. (Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi. (Tez No: 101687).
Savaş, H. (2006). Felsefi Eleştiri ve Ömer Kavur'un "Karşılaşma" Adlı Filminin Felsefi Eleştirisi. Selçuk İletişim, 4 (3), 128-137.
Sütçü, Y. (2011). Bergson ve sinemada düşünce hareketi / imge hareketi. (Doktora Tezi, Ege Üniversitesi). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi. (Tez No: 302818).
Sütçü, Y. (2015). Gılles Deleuze’de İmge Hareketi Olarak Sinemanın Felsefesi. Sentez Yayıncılık.
TDK. (2011). Türkçe Sözlük. TDK.
Tunalı, İ. (1983). Estetik Beğeni. Say Yayınları.
Yıldız, S. (2014). Sinematografik Anlatım. Su Yayınları.
Yurtsever, H. (1988). Uygulamalı Estetik. Art Basın Yayın Kültür Hizmetleri.
Ziss, A. (2016). Estetik Gerçekliği ve Sanatsal Özümsemesinin Bilim. Hayal Pereset Yayınları.
Ziss, A. (2009). Estetik-Gerçekliği Sanatsal Özümsemenin Bilimi. (Y. Şahan, Çev.). Hayalbaz Kitap.